30 Nisan 2009 Perşembe

Günaydınnnnnnn


Günaydın.. Günaydın.. Günaydın.. Sevgi dolu yüreğimden günaydınn....Önce kendime............Sonra evime.................. Sonra sizlere..........Sonra beni sevenlere..........Sonra arkadaşlarıma............Sonra dostlarıma............Sonra yüreği sevgi-saygı-merhamet-güzel ahlak diye atan herkese..............Sonra kapılarımı açtığımda bana değen tüm yüreklere.............. eeee bide beni duymak istemeyen sağır sultanlara............ Günaydınnnnnnnnnnnnnnnnnn.......


29 Nisan 2009 Çarşamba

Beze

Kaç gündür aklımda bu bezeler
nette araştırdım ve aklıma yatan ilk tarifi yaptım fenada olmadı beğendi bizimkiler yuppiiiiiiiii
Hemen yazıyorum nasıl yaptığımı;
3 adet yumurta akını 5 çay bardağı şeker ve 1 fiske tuz ile orta boy bir tencerede kısık ateşte 5-6 dakika kadar mikserle çırptım. Sonra krema torbasına koyarak (tabi benim krema torbam olmadığı için ucunu kestiğim bir poşeti kullandım, şeklide kafama göre yaptım) tepsiye yaydığım yağlı kağıt üzerine sıktım kocaman kocaman yaptım ;) sonra fırında kek pişirdiğim ısıda (herkesin fırın ayarı değişebiliyor) bezeler kuruyana kadar pişirdim.

Fırında Çupra

Akşam üzeri eşim aradı ve balık aldığını söyledi ok. dedim o zaman yemekleri ısıtmayayım balık + bolca yeşil salata yeterde artar bile bize. Eşimin getirdiği balıkları hemen yıkadım, yağladığım tepsiye ay ay doğradığım soğanları yaydım, üzerine domates dilimleri ve en üstede balıkları yerleştirdim ve attım fırına .
Omega 3 takviyesi almıyorsanız bol bol balık yiyin dostlar . . .

Kabak Mücveri

Bugün öğleden sonra 1 haftadır buzdolabında bekleyen 1 adet kabak aklıma geldi, 1 adet kabaktan olsa olsa mücver olur dedim. Önce kabağı rondodan geçirdim, içine 1 adet yumurta, 3-4 sap dereotu kıydım, 2-3 yemek kaşığı un, 1 diş sarımsak rendesi ve tuz ilave ederek boza kıvamından biraz daha sıvı bir karışım yaptım ve kızgın yağa yemek kaşığıyla ilave ederek kızarttım.

Gecikmeli 23 Nisan gösterimiz

Yine akşamdan saçlarını sardım kızımın
sabah açtım şekil verdim

Sonra okula gönderdim fıstığımı
tören öğlende yapılacaktı


Öğlen bir ara yağmur atıştırınca
korktum tekrar iptal olmasından
ama neyseki hava açtı
ve çok güzel bir gösteri izledik



Gösteri sonrası okul bahçesinde




Arkadaşlarıyla




Dostluk


Yüzyüze dostluklar vardır. Güneşle ayçiçeğinin dostluğu böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten... Uzak dostluklar vardır. Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine... Sessiz dostluklar vardır. Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur. Her şeyden konuşur sessizce bu eller... Zorunlu dostluklar vardır. Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar... Uzun dostluklar vardır. İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında... Günün birinde ölen dostluklar vardır. Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi... Birgün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makinalar o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar... Vakitsiz dostluklar vardır. Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin... Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur... Bakımsız dostluklar vardır bir de... Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik mektubun bile çok görüldüğü dostluklar...

Bahar Kolyesi


Bugün şöyle bir takı malzemelerime göz attım
Pek bişeyim kalmamış olanları değerlendireyim dedim
Ortaya böyle bişey çıktı
Adını bahar kolyesi koydum
Nasıl olmuş ?

27 Nisan 2009 Pazartesi

Şakşuka şakşuka şakşuka şakada şuka


Bu akşam soframda şakşuka da olsun istedim
Patlıcanları alaca soyup suda beklettim
Sonra küp küp doğradım ve yağda kavurdum
Servis tabağına alıp, üzerine sarımsaklı yoğurt
ve domatesli sos dökerek servise hazırladım
Sosu kabukları soyulmuş iki adet domates
balzamik sirke, arzuya göre tuz ve 1 tatlı kaşığı
salça ile hazırladım. Aslında ben şakşukayı küp doğranmış
kabak, patlıcan, patates kavurup yoğurt konmadan
domates sosuyla ikram edilir diye bilirdim
ama nette buna da şakşuka denildiğini okudum.
Afiyet Olsun . . .

26 Nisan 2009 Pazar

Netten gözüme takılanlar








Hadi buyrun ev cantığına

Bu sabah kalkar kalkmaz planımızı yaptık, önce kahvaltımızı yapacak sonra dışarıya çıkacaktık . . . Ama hava bulutlanıp biraz da serinleyince açık havada çocukları üşütürüz diye vazgeçtik.

Yani bu pazar gününü evde tv izleyip, gazete okuyarak geçirecektik . . . İnsanın plan yapıp gerçekleştiremeyince canı sıkılıyor tabiki biraz.

Dedim bizimkilerin sevdiği bişeyler yapmalı ne yapmalı ne etmeli derken aklıma cantık yapmak geldi. Acıkmaya başladık sesleri de yükselmeye başlayınca hamur yoğurup mayalanmasını beklemeyeyim dedim. Eşime fırından ekmek hamuru aldırdım. O fırına gitmişken bende kıyma, soğan, tuz, karabiber, domates, biber ve maydanozdan oluşan iç malzemesini hazırladım. Tepsinin içinde sıvı yağla incelttiğim ekmek hamurlarının ortalarına malzemeyi koyarak kimine yuvarlak, kimine uzun şekil verip tepsiye dizdim. 45 dakika içinde yenmeye hazır hale geldi bile . . . sonrada afiyetle yedik :))))))

Tavsiye ederim dostlar kolay ve güzel oluyor. Afiyet Olsunnnnnn

25 Nisan 2009 Cumartesi

Melih'im incilendi :)))))))


22 Nisan akşamı Melih oyuncağını ağzına götürünce tık diye bir ses duydum derinden, geliyor galiba dedim oğlumun dişi...

Hemen kontrol ettim gördüm ki patlamış alttan bir tanesi çok sevindik.

Bugünde elimi ısırdı, farklı geldi sanki iki yerden bişeyler battı elime birde baktım gelmiş diğeride....


İnşallah hepsi böyle ağrısız, sızısız, problemsiz gelirrrrr

Oğlum incilendi darısı tüm bekleyenlerin başına



23 Nisan 2009 Perşembe

Tüm çocukların bayramını kutlarım






23 Nisan okul törenimiz iptal oldu :((


Bu sabah erkenden kalktık kahvaltımızı yaptık

akşamdan sardığımız saçlarımızı açtık şekil verdik

makyajımızı yaptık süslenip tuttuk okulumuzun yolunu

ama hava yağmurlu olduğundan tören iptal oldu

tabi Melis'in ve arkadaşlarının yüzü düştü çok üzüldüler

hemen bişeyler yapmam gerek dedim

eve gelir gelmez önce fotoğraflarını çektim


sonra açtım hazırlandıkları şarkıyı

hepiniz bilirsiniz sanırım "hayat bayram olsa"

hadi bakalım dedim evde küçük bir tören yapalım

çok mutlu oldu ben onu izledim fotoğraflarını çektim

sizlerle de paylaşayım istedim









Bu arada törenimiz önümüzdeki hafta içi birgün yapılacak . . .

22 Nisan 2009 Çarşamba

23 Nisan Pastası

Bugün Melis' le 23 Nisan pastası yapmaya karar verdik
öncelikle pastamız kırmızı beyaz bayrağımızın renklerinde olmalıydı
evde bulunan pastabanımızı, sütümüzü ve meyvalarımızı çıkardık
hemen 2 bardak süte 2 yemek kaşığı un katarak
şeker eklemeden kremayı yaptım
ocağı kapatım 1 yemek kaşığı tereyağ ekleyerek çırptım
sonra soğumasını bekleyip 1 paket krem şantiyi ekleyip çırptım
Sonra pasta kekimizi ikiye ayırdık
ilk katını süt ile ıslatıp kremayı sürdük
Melis muz dilimlerini sıralamaya başladı
Muz sıralama işi bittikten sonra;

ikinci katı üzerine kapattık, süt ile ıslattık ve
kalan kremamız ile üzerini ve yanlarını kapladık
ortadan ikiye böldüğümüz çilekler ile üzerini süsledik
AFİYET OLSUNNNNN


15 Nisan 2009 Çarşamba

Elmalı Kek

Malzemeler
2 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı yoğurt
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
3 su bardağı un

2 adet elma tarçın ve pudra şekeri

Yapılışı: Yumurtaları şeker ile çırpıyoruz. Yağ ve yoğurdu ilave ederek çırpmaya devam ediyoruz. En son un ve kabartma tozunu ekleyip karıştırarak fırın tepsisine boşaltıyoruz. Fırından çıkınca üzerine pudra şekeri (toz şekerde olabilir) ve tarçın serperek soğumaya bırakıyoruz . Afiyet olsun . .
.

Büzgülü Börek

Malzemeler

5 adet yufka
1 kase su ve sıvı yağ karışımı
2-3 yemek kaşığı yoğurt
Beyaz peynir
Maydanoz


Yapılışı : Yufkaları önce su ve yağ karışımı ile ıslatarak ortadan ikiye böldüm.
İç malzemesini koyarak rulo yaparak sardım ve büzdürerek fırın tepsisine dizdim.
Üzerine kalan karışıma eklediğim 2 yemek kaşığı daha yoğurdu çırparak sürdüm ve 180 derecelik fırında 40 dakika pişirdim. (Arkadaşlar herkesin fırın ısısı farklı olabiliyor zaman ve ısıyı siz bildiğiniz gibi ayarlayın.) Afiyet Olsun . . .

14 Nisan 2009 Salı

Eskiyen kotlarınızı atmayın

Bir süredir dolapta bekleyen eski kotumu kızıma çanta olarak kullanılır hale getirdim arkadaşlar . . .
Önce paçalarını kestim daha sonra yanlarını birleştirdim. Bel kısmından kemerini çıkarıp çantaya sap yaptım ve bel kısmını kıvırarak içinden büzmek için bir ip geçirdim. (Eşofmanlarımızın belinde olur ya onlardan kullandım) son olarak da üzerini süslemek için bir kaç tane çiçek örüverdim ve bu hale geldi. Melis çok beğendi basit ama kullanışlı oldu.
Sizlere fikir vermesi açısından nette beğendiğim bir kaç kot çantanın da resimlerini paylaşmak istiyorum. Dostçakalın . . .
.
çok zevkli

buna bayıldım


üzeri işlenmiş


ve bu süper olmuş


yapanların eline, koluna, emeğine sağlık

9 Nisan 2009 Perşembe

Tutunma Zamanı


Tutunma zamanı şimdi
Coşmalı, birbirine koşmalı
Sevgiler tartılmalı
Eller daha sıkı tutulmalı
Kalplerdeki coşku bedene taşmalı
Bağlanmalı hayata
Sevdiklerine daha sıkı sarılmalı

Neslihan...

8 Nisan 2009 Çarşamba

Grip & Nezle ikilisi

Aman benden uzak dursun küçük bebeğim var derken Melisim okuldan kaptı geldi mikrobu ...
Yapma etme öpme kardeşini dedik ama dinletemedik Melihimize de bulaştırdı doktorluk olduk :( Neyse çocukları iyileştirdik, eee sıra bana geldi tabi eve gelirde bana uğramadan gider mi ? Cumarteti gecesi teşrif etti kendileri hala bende :)))) Ama çok şükür artık topladı valizini gitmek üzere ;)

İşte arkadaşlar bende durum böyle 3-4 gündür böyleyim o da bebeğimi emzirdiğim için ilaç alamadığımdan ama iyi ki kullandığım süper iki doğal vitamin var onlar sayesinde çabuk ve kolay toparlandım. Açerola C ve Echinacea
Açerola C: Açerola kirazı konsantresi içerir. Bir Karayip meyvası olan Açerola, içinde bilinen en yüksek oranda doğal C vitaminine sahip bir meyvedir.
Echinacea: Soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup; kuru toprak ve ovalar ile seyrek ormanlık arazilerde doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Uygar dünya bu bitkinin iyileştirici özelliklerini Kuzey Amerika yerli halkından (Kızılderililer) öğrenmiştir. Onlar bitkinin kökünü ve yapraklarını her tür yaranın tedavisinde, enfeksiyon ve iltihaplanmalarda, zehirli böcek ve yılan sokmasına, boğaz ve diş ağrısına, kabakulak, çiçek hastalığı ve kızamığa karşı başarıyla kullanıyorlardı.

NEZLE ve GRİP
Nette okudum ve hemen paylaşmalıyım arkadaşlarımla dedim. Şu sıralar herkesin nezle ve grip hakkında bilgi sahibi olmaya ihtiyacı var galiba...

Sevgiler Dostçakalın


NEZLE
Üst solunum yolunun; burun, boğaz ve soluk borusunun viral bir enfeksiyonudur. Akut olarak meydana gelir. Kuluçka devri 1-4 gündür. Hastalık genellikle burun tıkanıklığı, hapşırık, boğaz ağrısı ile başlar ve devam eder. Diğer belirtileri ses kısıklığı, öksürük, halsizlik, kas ve eklem ağrısıdır. Ateş genellikle 38°C nin altındadır. Bu belirtiler 7-10 gün sürebilir.

GRİP
Grip de yine üst solunum yolunun viral bir enfeksiyonudur. Influenza çok yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Kuluçka süresi genel olarak 2-3 gündür. Klasik belirtiler baş ağrısı, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık ve kuru öksürüktür. Mide bulantısı ve kusma özellikle çocuklarda meydana gelebilir. Ateş çoğu kez 38°C nin üzerindedir. Belirtiler genellikle 2-3 günden sonra hafifler.

Soğuk iki ayrı şekilde üst solunum yolları enfeksiyonunun oluşumunda rol oynar:
Bu yollardan ilki soğuk havanın hastalıklara karşı direnci azaltması
İkincisi ise burun içindeki gibi üst solunum yollarını kaplayan dokularda refleks olarak kasılmaya yol açması. Üst solunum yollarını kaplayan dokulardaki kasılma, sinüs boşluklarının burun içinde açılan deliklerin daralmasını sağlar.
Kışla birlikte soluduğumuz havadaki ideal nem miktarı yüzde 45’lerden yüzde 15’lere kadar düşer. Bu, burun içinde bulunan dokulardaki suyun kurumasına ve hastalığa neden olan etmenlerin daha kolay üremelerine yol açar. Nem miktarının artması da burun içindeki dokularda buharlaşmaya engel olarak, dokularda şişmeye ve burun tıkanıklığına neden olur. Bütün bunlar nezle ve sinüzit gelişimini kolaylaştıran faktörlerdir."
Hava sıcaklığındaki hafif değişikliklerin nemli havalarda daha fazla hissedilir. Solunum yolları buna bağlı olarak soğuğa karşı daha fazla reaksiyon gösterir. "Burun tıkanıklığına yol açan deviasyon (burun bölmesini oluşturan kemiğin eğriliği), burun etlerinin büyümesi, özellikle çocuklarda geniz eti bulunması nezle ve sinüzit gelişimini artırır. Ayrıca, alerjik sinüzite bağlı polipler ve geçirilmiş ameliyatlara bağlı burun içindeki yapışıklıklar, hastalık gelişimini kolaylaştıran diğer faktörlerdir."

TEDAVİ
Antibiyotikler viral enfeksiyonlarda etkili değildir. Kullanılmasının bir yararı yoktur. Antibiyotiklere ancak bakterial komplikasyonlar (sinüzit, orta kulak iltihabı v.s) geliştiği zaman ihtiyaç vardır. Ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve antihistaminikler şikayetlerin azalmasında yardımcı olur. (rutin olarak aspirin kullanılması tavsiye edilmez)

Doktorunuza danışmadan kesinlikle kontrolsüz antibiyotik kullanmayınız.

Gereksiz antibiyotik kullanımı hem vücudunuza, hem de cebinize zarar verir

Soğuk algınlığınızın iyileşmesini beklerken alınması gereken önlemler ;
Ilık ve rahat ortamda bulunun, ağır fizik aktivitelerinden uzak durun. Dinleniniz.
Ateş ve diğer belirtilerin ağır seyrettiği durumda yatak istirahati yapın.
Mukusu yumuşatmak, drenajı sağlamak ve kaybolan sıvıyı tekrar kazanmak için günde en az 8 bardak sıvı alın.
Nemlendiriciler ve su buharı kullanılarak çevrenin nemini arttırın, çevrenin nemini arttırmak göğüs tıkanıklığının kaybolmasına yardım eder.
Sigara içmek boğaz tahrişi ve öksürüğü arttırır. Kesinlikle sigara içmeyin.
Boğaz ağrılarını azaltmak için ılık, tuzlu su ile gargara yapın.
Hastalığın şiddetini ve uzamasını önlemek için Vitamin C kullanın.


KORUNMA
İdeal çevre şartları, çok fazla değişiklik göstermeyen hava sıcaklığı ve temiz hava hastalıklara karşı olan direnci artırıyor.
Hastalık elle temasla da bulaşabilir. Bu nedenle hasta kişi bulaşmayı önlemek için sık sık ellerini yıkamalıdır. Ayrıca hasta kişi ile sağlıklı kişi mümkün olduğu kadar tokalaşmamalıdır.
Hasta sık sık kağıt mendil kullanmalı, hastanın havlu ve bardağı müşterek kullanılmamalıdır.
Genellikle üst solunum enfeksiyonlarının hep solunum yoluyla bulaştığı düşünülür ama el yıkamak da bu tür enfeksiyonlardan korunmakta çok önemli, unutmamak lazım.”

SOĞUK ALGINLIĞINI tamamen önlemek zordur ancak riskinizi azaltmak için şunları yapın;
Hasta olan insanlarla teması her turlu önleyin ÖZELLİKLE EN ÇOK MİKROP SAÇTIKLARI DE İLK 3 GÜNDE
ELLERİNİZİ SIK SIK YIKAYIN; ÖZELLİKLE DE HASTA OLANLARA DOKUNDUKTAN SONRA; HASTA OLANLARIN DOKUNDUKLARI ŞEYLERE SIZ DE DOKUNDUKTAN SONRA YİNE YIKAYIN
ELLERİNİZİ, PARMAKLARINIZI BURUN VE GÖZLERİNİZDEN, AĞZINIZDAN UZAK TUTUN
HASTALIĞINIZI BAŞKALARINA BULAŞTIRMAMAK İÇİN:
· Öksürürken aksırırken, hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu atılan kağıt mendille kapatın
· Öksürdükten hapşırdıktan sonra ellerinizi su ve sabunla yıkayın.
· Burun akıntısının çok yoğun olduğu dönemde hasta toplu yerlerden uzak kalmalıdır.
· Grip olma riskini azaltmanın bir yolu da grip aşısıdır.

GRİP AŞISININ ÖNERİLDİĞİ DURUMLAR
Kronik kalp ve akciğer hastalığı olan yetişkinler ve çocuklara (astımlı çocuklar da dahil)
Kronik metabolik hastalıklar (diyabet gibi) böbrek hastalığı , bağışıklık sisteminde yetersizlik, kan hastalıkları nedeniyle bir önceki yıl düzenli tedavi gören veya hastanede yatanlara,
Uzun süreli asprin tedavisi gören çocuklar ve gençlere (6 ay-18 yaş arası)
65 yaş ve üzerindekilere
Toplu halde yaşayanlara
Risk grubundaki kişiler: doktor, hemşire, hastabakıcı, kreş ve huzur evi çalışanları.

GRİP AŞISININ UYGULANMADIĞI DURUMLAR
Grip aşısı, yumurta veya grip aşısının birleşenlerine karşı allerjisi olanlara uygulanmamalıdır.(Grip aşısı: tavuk embriyolarında üretilen inaktif virüslerden oluşur.)
Ateşli bir hastalık geçirmekte olanlar, belirtiler yok olana kadar aşılanmamalıdır.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Çocuk olmak istiyorum

"Çocuk olmak istiyorum" diyorum kimseler duymadan, içten içe...
Ne tuhaf! Küçükken, hep büyümek isterdim...
Büyümek ve her istediğimi yapabilmek...
Şimdilerde ne çok gülüyorum, o zamanlar içten gelen isteğime...
Bir zamanlar 18 yaşında olmak, ne kadar büyük bir şeydi benim için!
Sanki hayat değişecekmiş gibi bekledim doğduğum günü...
Ve bir gün o gün geldi, artık 18 yaşındaydım...
Ne değişti?
Hiçbir şey... Koca bir hiçbir şey...
Hoş neyin değişmesini bekliyordum ki?
Cevap isteme, cevabım yok!
Masumdu tüm duygular o zaman...
Ne çok ağlardım...
Kimseler görmezdi gözyaşlarımı...
Daha çocukken, hayallerimi cebime koyup, unutmuştum rüyalarımı...
Olgun, sorumluluk sahibi, ne yapması gerektiğini bilmesi gereken küçük bir kız...
Her şeyi taa o zamanlarda bile içime atardım...
Kendi içimde çözmeye çalışmak, yapmaya çalıştığım en zor davranıştı belki de...
Sevgimi belli edemez, hep kaçardım sevgi gösterisinde bulunanlardan...
Bu özellik hala benimle !
"Kelebek" derlerdi bana arkadaşlarım...
O zaman sebebini anlayamazdım...
Şimdilerde anlıyorum...
Kelebekler çok narindir, en ufak bir şeyde kırılırlar ya işte sebep bu!
Hiç kırılamazdım ki oysa...
Ne o zaman ne de şimdi!
Hep anlayış ve sabırlı olmak bana yapışan hem en iyi hem en kötü özellik olsa gerek...
Şimdi 22 yaşındayım...
Ve yine ne tuhaftır ki, büyüme isteğim tersi bir hal aldı...
Artık küçülmek istiyorum...
Kapris yapmak, şımarmak istiyorum...!
Her şeye gülmek, durup dururken ağlamak...Sokaklarda koşuşturmak...
İçimde, kaygılara yer vermeden yaşamak...
O an ne düşünüyorsam yapmak istiyorum belki de...
O zamanlar ne yapsan çocuk olduğundan hoş görülür ya, işte ben o hoşgörüyü özlüyorum...
Bayramlarda sabahın erken saatlerinde herkesten önce kalkıp, bayramlıklarımı giymek, doyasıya şeker yemek istiyorum...
Ta ki babam "dur kızım, dişlerin çürüyecek" diyene kadar...
Geceleri karanlıktan korkup, ışığı söndürmeden uyumak istiyorum...
Yaramazlık yapıp, kaçmak istiyorum annemden...
Bir de annemin yanında uyumak istiyorum, sıcacık...
Sözün özü; çocuk olmak istiyorum...
Büyümek; kötüleri tanımakmış...
Büyümek; susmakmış...
Büyümek; çaresizliğe boyun eğmekmiş...
Büyümek; acıyı en derinlerde yaşamak,
Sonra o acı ile gülebilmekmiş...
Her şeyi anlamakmış büyümek...
Evet anlıyorum artık her şeyi...
Ve anladığıma, ağlıyorum çaresizce...
Şimdilerde küçükken sebepsiz yere akıttığım gözyaşlarımı özlüyorum...
Herkese küçük, bana büyük gelen mutluluklarımı istiyorum...
Ben dileğimi geri aldım!
Çocuk olmak istiyorum...
Doyasıya çocuk olmak...
Sevimli, mutlu, küçük bir çocuk…!
Bu mümkün mü?

Alıntıdır...

5 Nisan 2009 Pazar

İşte meşhur kısır tarifim

Arkadaşlarımın isteği üzerine beğenilen kısır tarifimi ekliyorum dostlar





2 bardak ince bulguru sıcak su ile ıslatıp kabarmaya bırakıyorum. Bulgur kabarınca içine 1 diş sarımsak rendesi, 1 ufak kuru soğan , 1 yemek kaşığı biber salçası, 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 adet limon suyu, isteğe göre zeytinyağı, tuz, 1 çay kaşığı kekik, 1 çay kaşığı naze, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çay kaşığı kimyon ekleyerek yoğuruyorum. Daha sonra ince kıyılmış taze soğan, maydanoz ve marul ekleyerek karıştırıyorum. Afiyet Olsun...

3 Nisan 2009 Cuma

Pencere Hikayesi

Genc bir cift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine tasinmislar. Sabah kahvalti yaparlarken, komsu dacamasirlari asiyormus. Kadin kocasina ' Bak, camasirlari yeterince temiz degil, camasir yikamayi bilmiyor, belki de dogru sabunu kullanmiyor.' demis. Kocasi ona bakmis, hicbir sey soylememis, kahvaltisina devam etmis. Kadin, komsusunun camasir astigini gordugu her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmis. Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun camasirlarinin tertemiz oldugunu goren kadin cok sasirmis'Bak' demis kocasina ' Camasir yikamayi ogrendi sonunda, merak ediyorum, kim ogretti acaba ?

''Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis kocasi.

Hayat böyle değilmidir?Baskalarini izlerken gorduklerimiz, baktigimiz pencerenin ne kadar temiz olduguna baglidir. Birini elestirmeden ve hemen yargilamaya davranmadan once zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olani gormeye hazir olup olmadigimizi farketmek guzel bir fikir olabilir ...

Güzel gören, güzel düşünür.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Mudanya

Bir süredir blogumla ilgilenemedim sanmayın ki kayboldum buralardayım :))


Sizlere yaşadığım şehrin çok şirin bir ilçesi olan Mudanya'dan bahsetmek istiyorum bugün. Hafta sonu vatandaşlık görevimizi yerine getirdikten sonra bir çok Bursa'lının yaptığı gibi bizde arkadaşlarla attık kendimizi Mudanya'ya...

Hava çok güzeldi nihayet bahar geldi. Çoluk çocuk hepimiz bunaldık soğuk havalarda eve kapanmaktan. Hem çocuklar parkta oynadı, hem biz bol bol yürüdük çok ama çok iyi geldi.


İşte resimler ve kısacık tarihi ile Mudanya


MUDANYA (MONTANIA)

Mudanya, milattan önce 1400'lere dayanan tarihi ile, coğrafik özelliği sebebiyle yaşayan insanların dikkat ve özenini çekmiş şirin bir sahil kentidir.İlk adının MYRLEA olduğu bilinmekte ve ondan sonraki devrelerde devamlı işgale uğradığı, arkeolojik araştırmalarla saptanmış bulunmaktadır. Makedonya Hükümdarı 5. Filip (PHLIPOSS) tarafından istila edilen Myrlea'nın yıkılarak
yerine, APAMEIA adı ile yeni bir şehir inşaa edilmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu da, işgale uğramış ve daha da imar edilerek MONTANIA adını aldığı saptanmıştır. Şimdiki adı olan MUDANYA'nın buradan geldiği sanılmaktadır.Halim selim, soğukkanlı İsmet Paşa'nın (İnönü) dayanamayıp masaya yumruğu indirdiği yer ise fotoğrafta görülen Mütareke Binası. Bir yüzü denize dönük, beyaz badanalı ahşap yalı, 19. yüzyıl sonlarında Rus asıllı bir kereste tüccarı tarafından yaptırılmış. Mütareke Meydanı'yla iskele arasındaki sahil yolu balıkçı lokantaları, kebapçı ve çay bahçeleriyle dolu. Sıcak yaz günleri akşam saatlerinde de cıvıl cıvıl olan sahil yolunun bir ucundan bir zamanların tren istasyonu, Hotel Montania gözüküyor.

19. yüzyıl sonlarında Bursa-Mudanya bağlantısının demiryoluyla yapılmasına karar verilince, yapım çalışmalarına başlanıyor. Ama, 1892'de işletmeye açılan demiryolu hattı, ekonomik olmadığı gerekçesiyle 1953'te kapatılıyor.
Bugün yetmiş yaşında olanların hatırladığı kara tren, o günlerin tatlı anılarıyla yüklü.1873'te Fransızlar tarafından yaptırılan istasyon binası işte o günlerden yadigâr. 1989'da neredeyse yıkılmak üzere olan binayı, Bursalı işadamı Fahri Esgin restore ettirerek otel yaptırmaya karar veriyor. O günlerin kendi halinde Mudanyası için bu çılgınca bir fikir. Binanın aslına uygun bir şekilde restore edilmesi tam 3.5 yıl sürüyor. İstasyonda birbirlerine kavuşan belki de ayrılan yolcuların sevinçleri, hüzünleri, umutlarıyla dolu olan bina, geniş toplantı mekanlârı, yüzme havuzu ve denize bakan odalarıyla günümüzde Mudanya'nın turizminde önemli bir yere sahip.
Mudanya'dan Trilye'ye (Zeytinbağ) ve Siği (Kumyaka) köyüne giden yol, zeytin ağaçları ve tarlaların içinden geçiyor. Zeytincilik buranın halkı için önemli bir ekonomik etkinlik.


Osmanlı evlerinin en güzel örnekleri Mudanyada’dır.
Günümüze kadar ulaşmayı başaran ve bir kısmı restore edilmiş olan " TARİHİ MUDANYA EVLERİ