Maskeli Melis
Hayattan keyif almak için beklemeye gerek yok. Sevdiklerine zaman ayır. Negatif insanları yavaş yavaş çıkar hayatından. Yapmaktan zevk aldığın şeyleri yap, ye iç, gez dolaş. Çünkü geçip giden bir saniyenin bile tekrarı yok.
31 Aralık 2009 Perşembe
Yeni yılınız kutlu olsun...

YENİ YILDA TÜM İSTEKLERİNİZİN
29 Aralık 2009 Salı
Bir Aşure tarifi de benden :)
İncir Tatlısı
27 Aralık 2009 Pazar
Çaylı Kek
Malzemeler
3 yumurta
125 gr margarin
1 su bardağı ılık demli çay
1,5 su bardağı şeker
2 yemek kaşığı kakao
3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
hindistan cevizi
Kek yapmayı herkes bilir sıralama hep aynıdır. Önce şeker ile yumurtalar çırpılır, sıvı malzemeler eklenir ve en arka un ve kabartma tozu eklenerek çırpılır. Önceden ısıtılmış fırında pişirilir. Afiyet olsunnn
23 Aralık 2009 Çarşamba
Renkler ve Sağlığınız

Mor: Başın tepe kısmı mor renkle ifade edilmekte. ’Moralim bozuk’ derken, kelimedeki ’mor’a dikkat çeken Maranki, başa mor renkli bir şey takmanın kişinin moralini düzelteceğini de belirtti. Yaratıcılığın ve sanatçı ruhun rengi olan mor, düşünceyi olumlu yönde de etkileyen bir renk.
Lacivert: Algılama rengi olarak da adlandırılan lacivert, 3. Göz rengidir. Alından boyuna kadar olan bölgeyi kapsar. Düşünce gücünü arttırmak isteyenler lacivert rengi kullanmalıdır. Toplantılarda, ikili görüşmelerde ve benzeri durumlarda lacivert giyin insanlara tesir edersiniz. Ciddi bir renktir, düşünce gücünüzü arttırır.
Mavi: Boyun kısmını kapsayan bölgenin rengi mavidir. Tiroidlerin olduğu bölgedir. Boyun kısmında bir problemi olan kişi maviye bakıp tedavi olabilir. ’Deneyin bunun hiç bir yan etkisi yok’ diyen Ahmet Maranki, "Biraz asabileştiğinizde kendinizi dışarı atın veya pencereden gökyüzüne bakın. 7-8 defa burnunuzdan derin nefes alıp yavaşça verin. Başağrısı, migren, taşikardi, ateş basması, tiroidlerinin geçtiğini görecekler. Denesinler, sonuçta yan etkisi yok" telkininde bulundu. Maranki, çocukların düşüncelerini düzenlemek için çalışma odalarına mavi veya lacivert renkler konulmasının önemine değinirken, okulların sarı olmasına da dikkat çekerek, sarı rengin mide rengi olduğunu ve acıktırdığını söyleyerek obez vakalarına gönderme yaptı.
Yeşil: Kalp ve akciğer rengi. Çarpıntısı olan insan hemen yeşil bir odaya ya da ağaçların arasına giderse, bir süre sonra çarpıntısı rahatlar. Hastalanmamak için renklerin önemine değinen Ahmet Maranki, "Kalp, damar, karaciğer, akciğer için yeşil tonlarında bulunmanızda önem var. Tabiatta, çimenlik bir alanda bulunmaya çalışın. Yeşile bakın ve o yeşilin enerjisini içinize çekin" dedi.
Sarı: Mide rengidir. Mutfağınızın rengi sarı olabilir. Gayet leziz yemekler yersiniz, hazmınız kolaylaşır. Hazımsızlık çeken kişilerin, sarı bir ekin tarlasını düşünerek, hayal ederek, burnunuzdan derin nefesler alıp bu rahatsızlığını giderebileceğini söyleyen Ahmet Maranki, "Bu metodları bütün dünya kullanıyor" dedi.
Turuncu: Organlarınızdır. Pankreas, safra kesesi bölgesidir. Turuncu şifadır. Diyelim ki safra kesenizde taş var. Turuncu renk bunun şifasıdır. Turuncu bitkiler de bunun şifasıdır.
Kırmızı: Cinsel içgüdülerle ilgilidir. Yatak odalarını kırmızı boyayabilirsiniz. Yeni evliler pembe de kullanabilir.
Siyah ve kahverengi kullanmamaya çalışın. Çocukların odaları mor, lila, mavi ve lacivert renklerde olması çocuklar için de iyidir.
28 Kasım 2009 Cumartesi
8 Kasım 2009 Pazar
BU PAZAR ÖĞLEDEN SONRA
6 Kasım 2009 Cuma
ŞEKİLLİ KURABİYE
1 PAKET YUMUŞAK MARGARİN
1 ÇAY BARDAĞI SIVI YAĞ
4 ÇORBA KAŞIĞI NİŞASTA
4 ÇORBA KAŞIĞI PUDRA ŞEKERİ
ALDIĞI KADAR UN
Tüm malzemeleri karıştırarak yoğuruyoruz . Merdane ile açıp, kurabiye kalıpları ile kesiyoruz. Fırından çıkınca pudra şekeri serpip servis yapıyoruz. AFİYET OLSUN...
PATATESLİ CİĞER SOTE
ELMALI KEK
PORTAKALLI KEREVİZ
21 Ekim 2009 Çarşamba
Domates Çorbası

19 Ekim 2009 Pazartesi
Çocuklarda Yüksek Ateş
Çocuklarda Ateş
Ateşi Nasıl Kontrol Altına Alırız?Çocuk ve bebeklerde ateş görüldüğünde evde alınabilecek basit ve temel önlemler önemlidir. Ateşin tedavisi yanlızca ateş düşürücü ilaçlarla değil, aynı zamanda uygun yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu destek yaklaşımlar ateş düşürücü kullanmak kadar önemlidir. Ateşli bebeğin bulunduğu ortamın ısısı 21-22 C arasında tutulmalıdır. Oda ısısının ayarlanması için havalandırmalar ve vantilatörler kullanılabilir, ancak bebeğin direkt olarak hava akımının karşısında olmamasına dikkat etmek gerekir.
Çocuğun üzerindeki fazla giysiler çıkartılarak az ve gevşek giysilerle çocuğun ısısının düşürülmesine yardımcı olmalı.
Ateşli çocuğun kalori gereksinimi artar, bu nedenle aç kalmamasına dikkat ederek beslenmesi desteklenmeli. Ancak beslenme için aşırı zorlanmamalı.
Yüksek ateşi düşürebilmek için ılık su (29-32 °C) ile ıslatılmış bir bezle vücut keseler tarzda silinir.
Yüksek ateşte vücudun daha fazla sıvıya ihtiyaç duyması nedeniyle bol miktarda sıvı almasını sağlamalı. Verilecek sıvının çok sıcak veya çok soğuk olmamasına dikkat etmeli.
Doktorun tavsiye ettiği bir ateş düşürücü (antipiretik) kullanarak ateşi kontrol altında tutmalıdır. Ateş düşürücüler çocuğun yaşına ve kilosuna bağlı olarak farklı miktarlarda kullanılırlar; bu nedenle bir hekime danışarak kullanılmalıdır.
Banyoya girebilecek konumdaki çocuklar, ılık su ile ve keseler tarzda silinerek duş yaptırılabilir. Saçların çok ıslatılmamasına dikkat edilir. Ateşli Çocuğa Neler Yapılmamalı? Ateşi yükselen çocuklarda yapılması gereken bazı basit işlemler ateşi almakta çok yardımcı olurken bazı yanlış uygulamalarda tedavinin uygun olarak yapılmasını engellemektedir.
Çok soğuk ve belli bölgelere konup bırakılan bezler titremeye neden olarak ateşin daha da yükselmesine yol açar
Alkol ve sirke ile vücudu silmek
Üşüyebilir korkusu ile giysilerini çıkartmamak ve daha çok giydirmek
Çok sicak veya çok soğuk içecekler vermek
Yanlış ateş düşürücü kullanmak- Aşırı dozda veya eksik dozda ilaç kullanmak- Uygun aralıklarda ateş düşürücü kullanmamak
12 yaş altındaki çocuklarda viral enfeksiyonlar olduğunda doktora danışmadan ilaç kullanmak. Acil Durumlar Ateşi yükselen çocuklarda ve özellikle bebeklerde aşağıdaki belirtilerden bir veya birkaçı ateşe eşlik ediyorsa zaman kaybetmeden bir doktora gidilmelidir. Çünkü; ciddi bir hastalığın da belirtisi olabilen ateşe aşağıdaki belirtiler de eklenebilir ;
Ateş özellikle 2 yaş altındaki bebeklerde görülüyorsa
Ateş bebek ve çocuklarda 40 °C'nin üzerinde görülüyorsa
Bebek ve çocuklarda ağlama, inleme ve dokunulduğunda huzursuzlanma varsa
Ateşin yanında uyku eğilimi varsa
Ciltte döküntüler oluşuyorsa
Zor nefes alıp verme başlıyorsa
Yutkunma güçlüğü çekiliyorsa
Daha önce "havale" geçirmiş ise
Genel görünümünde kötülük varsa
Boyun kısmında sertleşme varsa
Devamlı kusma, diyare (ishal) oluyorsa Diş Çıkarma Dönemleri Bebek doğana kadar görülmemelerine rağmen dişlerin oluşumu doğumdan önce başlar. İlk dişler ana rahmindeki yaşamın altıncı haftasında ve ikinci dizini de beşinci ayda olmak üzere harekete geçer. İlk dişler yani süt dişleri genellikle 5. ve 10. aylar arasında çıkar ve 30. ayda da sonlanır. Dişlerin oluşumu ve çıkması normal bir süreçtir ve fizyolojik bir olaydır. Ancak diş etinde lokal doku değişikliklerine neden oldukları için bölgesel iritasyona yol açabilmektedirler. Bunun için diş çıkartma dönemlerinde hemen hemen her bebekte görülen başka problemler olmaktadır. Bu dönemde ;
Sert nesneleri ısırma isteği olur, diş etleri kaşınan bebekler bunu azaltmak için sert cisimleri çiğnemeye çalışırlar, bu da hassas diş etinin yaralanmasına neden olabildiği gibi o bölgede enfeksiyonlar için zemin hazırlayabilir
Acı hissi ve ağrı oluşur.
Aşırı tükürük ve salya salgılaması oluşur.
Uykusuzluk ve halsizlik olur
Huzursuzluk ve ağlama nöbetleri oluşur
Hafif veya orta derecede ateş oluşur. Buna kulak enfeksiyonları eklenebilir. Bütün bu belirtiler dişlerin çıkmasından sonra kısa sürede biter ancak diş çıkartma dönemleri aileler için oldukça rahatsızlık verici bir süreçtir. Ağrı ve acı hissini giderici ilaçlar ve bebeğin diş etinde meydana gelebilecek enfeksiyonları önlemek için de antiseptik (mikrop kırıcı) bileşikler faydalı olabilmektedir. Diş çıkarma döneminde görülebilen ateşin de giderilmesi için güvenilir bir ateş kesici olan parasetamol kullanılabilir. Bilinmesi Gerekenler
Çocuğun dişlerinin çıkmaya başladığı andan itibaren temizlenmesi gerekir ancak 3 yaşına kadar henüz fırça kullanma becerisi gelişmemiştir. 5 yaşına geldiğinde tam anlamıyla dişlerini fırçalayabilmektedir.
Genellikle çocukların diş kontrolleri 3 yaş civarında başlatılır.
Dişlerin çıkmasından sonra bebeklerin beslenmelerine daha da dikkat etmek gerekmektedir.
Şeker içeren maddeler karyojeniktir. Şeker bakterilerin etkisiyle ağızda çabucak asitleşir. Bu asit dişin dış tabakasını eritip diş çürümelerinden sorumlu bakterilerin çoğalmasına uygun ortam sağladığı için dişler çürür.
14 Ekim 2009 Çarşamba
Patlıcanlı Pilav
12 Ekim 2009 Pazartesi
Melis'in zebra keki
8 Ekim 2009 Perşembe
İrmikli Misket Köfte
6 Ekim 2009 Salı
Mercimekli Köfte
30 Eylül 2009 Çarşamba
DOĞAL TAŞLAR VE SAĞLIK

27 Eylül 2009 Pazar
Haftasonu...
25 Eylül 2009 Cuma
Mantarlı Tavuk Sote
20 Eylül 2009 Pazar
16 Eylül 2009 Çarşamba
Kadir Geceniz Mübarek Olsun...
Kadir Gecesi değer gecesidir,
Allah tarafından değerli kılınmış bir gecedir.
Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
Bu gece bir ömürden daha hayırlıdır.
Ellerin açıldığı, gözlerin dualarla yaşardığı,
kalplerin okşandığı Kadir Gecesinde
bütün insanların günahlardan uzaklaşıp
tövbelerinin kabul edilmesini niyaz ederim.
Allah tüm inananları iman yolundan ayırmasın.
KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN
11 Eylül 2009 Cuma
Arkadaşlar Lütfen Destek Olalım

OĞLUNU VE ANNESİNİ BOTLA KURTARMIŞLAR EVDEN
BELKİ SİZLERDE GÖRDÜNÜZ TV DE VE GAZETELERDE GÖRÜNTÜLERİ VARDI
DÜN KONUŞTUK 2 SAAT İÇİNDE EVSİZ KALDIK MAHVOLDUK DİYOR
AĞLAMAMAK İÇİN ZOR TUTTUM KENDİMİ TELEFONDA SONRA KOPTUM
ARKADAŞLARIM HESAP NUMARASINI ALMIŞLAR
YARDIM ETMEK İSTEYEN ARKADAŞLARIM OLURSA
BİLGEN AKSOY
HALK BANKASI ETİLER ŞUBESİ
082301322650 NOLU HESABA YARDIMLARINI YATIRABİLİRLER
LÜTFEN TANIDIKLARINIZA İLETİN TEŞEKKÜRLER
Bursanın düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yılını kutluyoruz...

Bursa, her yıl 11 Eylül günü 2 yıl 2 ay 2 gün süren Yunan işgalinden kurtuluşunu kutlar.
Bursa, 1. Dünya Savaşı sonrasında 8 Temmuz 1920'de Yunanlılar tarafından işgal edilmişti.
Bursa'nın işgali üzerine TBMM'de Başkalık Kürsüsü'ne siyah bir şal örtülmüş ve işgalden kurtulana kadar kaldırılmamıştır.
Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın kazanılmasından sonra Türk kuvvetleri 10 Eylül 1920'de Bursa üzerine yürüyüşe geçmiş ve 11 Eylül günü 48. Süvari Alayı 3. Bölük Komutanı Şükrü Naili (Gökberk) Bey, Bursa Belediyesi Binası’na Türk bayrağını dikmiştir.
Bursa Oynar Güvercini yetiştiren Bursalılar, Bursa'nın kurtuluşunu besledikleri tüm beyaz güvercinleri uçurarak kutlamışlardı.
Bursa'nın Kurtuluşu günümüzde; Atatürk Anıtı önünde yapılan kılıç-kalkan ekibi dansları, mehter takımının gösterisi, Bursaspor futbolcularının ve özel köstümlü Harley Davidson motorcuların da katıldığı geçit töreni, Şükrü Bey'in Çekirge- Dobruca yolundaki şehitlikte yer alan mezarının ziyareti, Büyükşehir Belediye Bandosu'nın konseri, Muharip Gaziler Derneği'nin temsili olarak şehre girerek tarihi büyükşehir belediye binasına bayrak çekmeleri gibi gösteri ve törenlerle kutlanır. Gün boyunca Tophane Parkı'ndan top atılır.
Hayırlı Cumalar

7 Eylül 2009 Pazartesi
Sizin renginiz hangisi ?

Kırmızı kişilik, macerayı ve risk almayı sever. Bu özelliği, reklerin cesur kullanımına ve tasarımlarda tercih ettiği boyama ve aksesuar stillerine yansır.
Kırmızı renk, korunma ve güven hissi ihtiyacını gösterir. Kırmızı ile dekore edilen evler, birçok farklı zevk ve alışkanlıkları olan, sıklıkla dışarı çıkıp sosyalleşmeyi seven ve seyahat etmeyi seven aile üyelerini işaret eder.
Kırmızı kişilik her zaman bir işle meşguldür. Performans göstereceği bir görev aramadan oturmak ve dinlenmek onun için çok zordur.
Kırmızı cesur ve enerjik bir renktir. Kırmızıyı sevenler güçlü, dinamik ve fiziksel olarak aktif kişilerdir. Olayların kontrolünü ellerinde tutmaktan ve işlerin bu şekilde yürümesinden hoşlanırlar.
Keskin kontrastlık taşıyan nötr renk tonlarıyla dekore edilmiş bir ev, düzen ihtiyacını hisseden ve belki de kontrolü ele geçirme isteği taşıyan kişilikleri yansıtır.
Bu tonları seçenler, hayatını sadeleştirme ve özüne geri dönme isteği duyan kişilerdir.
Siyah ve beyaz gibi kontrast renklerle dekore edilen evlerde yaşayanlar, genellikle kafasını bir düşünceyle meşgul eden ve büyük olasılıkla hayatlarında belli bir yolu takip eden kişilerdir. Bu bir anlamda neon ve teknik renklerin modern dünyasına karşı kişinin panzehiridir.
Siyah ve beyaz kontrastlıklar Japon minimalist stilinde görüldüğü gibi çok daha mistik bir görünümü yansıtır. Renklerden çok, özellikle natürel objelerin şekil ve dokularını vurgulayan bir yaklaşımdır.
Yeşil, sakin ve anlaşması kolay kişilikleri, doğa sevgisini ve sağlıklı bir yaşam tarzını yansıtır.
Yeşil rengi sevenler, bir hayvan sever veya bir bahçıvan ya da sağlıklı yaşam sanatıyla ilgilenen kişiler olabilir.
Yeşille dekore edilen evler, sakin ve huzur dolu bir sığınak yaratma isteğini gösterir. Yeşil kişilikler için karar vermek zor olabilir, bu nedenle çoğunlukla renk seçimini başkalarına bırakırlar.
Mavi içe dönük bir kişiliğe sahiptir.
Barış ve huzur sevenlere uygundur.
Mavi sevenler, kitap okumak, müzik ve sanatla uğraşmak gibi yaratıcı ya da entelektüel alanları tercih eder ya da öğretmen veya doktor olarak diğer insanlarla çalışabilirler.
Mavi, herkesin kendi özel zevkini huzur içinde, rahatsız edilmekten yaşayabileceği sakin ve sessiz bir atmosfer yaratır.
Ağırlıklı olarak mavi ile dekore edilen evler, yalnızlık ve modern yaşamın stresinden uzak kişisel bir cenneti yaratma isteğini gösterir.
Sarı, aydınlık ve mutlu bir renktir. Bütün renkler arasında en görünürüdür.
Sarı sevenler, akıllı ve iyimser kişilikleriyle birçok farklı zevke sahip sosyal ve canlı kişilerdir.
Sarı, aklın ve bilginin rengidir. Altın tonları, birçok fikri olan ve bu fikirleri çevresindekilere aktarmakta başarılı kişileri yansıtır.
Sarı ile dekore edilen evler, mutlu ve sağlıklı bir yaşam isteğini anlatır. Özellikle dış mekan aktivitelerinin ve genellikle kalabalık arkadaş gruplarıyla yapılan sağlık, doğal beslenme ve zihinsel uyarım egzersizlerinin düzenli olarak yapılacağı ortamlar için uygun renktir.
Turuncu, canlandırıcı ve hayat dolu bir renktir. Eğlence dolu, popüler sosyal aktivitelerin sıklıkla yapıldığı bir ortamı yansıtır.
Turuncu severler, neşeli ve duygusal zevklerden hoşlanan, ev yapımı lezzetli bir yemeğin keyfini çıkarırken çevresindekilerle vakit geçirmeyi ve iletişim kurmayı seven kişilerdir.
Ağırlıklı olarak turuncu ve kahverengi tonlarda dekore edilmiş evler, aile ve ev çevresinde dönen pratik bir hayatı yansıtır.
Turuncu kişilik, yalnızlıktan hoşlanmaz. Bu nedenle turuncu ile dekore edilen evler, dostluk isteğini ve arkadaş edinme yeteneğini gösterir.
Pembe, kırmızının bir renk çeşidi olsa da tamamıyla kendine ait, farklı bir renk kişiliği vardır.
Kırmızı tutku ve fiziksel aşkın rengiyken; pembe, bu duyguların çok daha yumuşak ve romantik yanını simgeler.
Duygusal olarak zor anlar yaşadığımızda genellikle pembeye (mum veya bebek pembesi) yöneliriz.
Aslında bu, çocukluk güvenimizi ararken bir yardım eli bulma çabasıyla attığımız çığlıkların renk diline yansımasıdır.
Bazı kişiler için pembe, onların sevgi ve ilgi dolu doğalarını sembolize eder. Bu nedenle evlerini pembe ile dekore ederek bu gerçeği açığa vurmaktan mutluluk duyarlar.
Koyu pembe, kişinin daha çok tenel yanını ifade ettiği için özellikle yatak odaları için kullanılabilir. Pembenin daha açık tonları ise genellikle başkalarının iyiliği için çalışan merhametli kişiler tarafından tercih edilir.
Mutlu olmak elimizde ...

Öyle de yapmış, günü de harika geçmiş!!.
"Hımmm demiş, bugün saçımı ikiye ayıracağım."
Dediğini de yapmış, harika bir gün geçirmiş...
"WoW!" diye bağırmış.
"Bugün saç derdim yok!!!!"
Davranış herşeydir!!!
Yürekten düşün sevdiklerini,
Tatlı konuş, gülümse...
Hayat, fırtınanın geçmesini beklemek değildir ki!...
Yağmurda dansetmeyi becerebilmektir.
4 Eylül 2009 Cuma
Değer ve Kıymet Bilmek

Vaktiyle bir BİLGE HOCA , yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oğlum" der "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.
İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği
neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm." En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencininelindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir PIRLANTAYI, MÜCEVHERİ nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder.
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar: "Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi
karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki
nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu OYUNCAK olarak görenler, Diğer
tarafta da PRLANTA, MÜCEVHER diye isimlendirip buna sahip olmak için her
şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
Bilge hocasının yanına dönen Öğrenci büyük bir şaşkınlık içinde başından
geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci şaşkınlık içinde "Çok şaşkınım efendim. Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Kafam karmakarışık " diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap veriri "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini
bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
KUYUMCULAR mutlaka vardır.
Mesele KUYUMCU 'yu bulmak
3 Eylül 2009 Perşembe
Gençlik İksiri

Brokoli: Yaşlanmayı geciktiren bitkilerin başında geliyor. Toksinlerin oluşumunu engelliyor. Vücuttaki hücrelerin zarar görmesini yavaşlatıyor. Kansere karşı da koruyucu.


Yulaf: Lif deposu... Kolestrol düşürücü özelliği bulunuyor. Sindirimi hızlandırdığı için de diyet reçetelerinde tercih ediliyor.








